Hz.Muhammed (s.a.v) ile Hz. Zeynep Validemizin Evliliğinin Tahlili
Rasul-i Ekrem Aleyhisselatu Vesselam’ın Hz.Zeyneb ile evliliğini modern çağda oryantalistler tarafından dile getirilip nefsani ve (haşa) şehvani bulmuşlardır. Eleştirimiz buna mukabil olup Hz. Peygamber’in bu evliliğininin hiçbir şekildeböyle bir nitelik arzetmeyip tamamen davası uğruna böylesi bir evlilik yaptığını ispat edeceğiz.
Aslında bu polemiği dillendirmeye dahi gerek yoktur diyebilirim zira Rasulullah, gençliğinin en verimli zamanında, şehvani duygularının en yoğun hissettiği dönemde daha evvelden iki erkek ile evlenmiş dul bir hanım olan ve kendisinden 20 yaş yaşça büyük olan birisiyle yani Hz. Hatice validemiz ile evlilik yapmıştır. Şayet Rasul-i Ekrem (s.a.v) şehvani hisleri ile hareket etmekte olan birisi ise (haşa) neden bu hislerinin en güçlü olduğu zamanda değil de bu hislerin iyice azaldığı dönemde Zeyneb validemiz ile evlenmiştir?
Rasul-i Enbiya efendimiz, bu evliliği 627 yılında gerçekleştirmiştir (Koç, Ayten (2009). "Hz. Zeyneb bint Cahş'ın Hayatı". Diyanet İlmi Dergi. s.45)
Öncelikle ön plana çıkan figürleri incelemekte fayda görüyorum.
Zeyneb bint Cahş (Arapça: زينب بنت جحش; 593 - 641), Hz. Muhammed(s.a.v)'in kuzeni ve yedinci eşidir. Aynı zamanda Muhammed'in evlatlığı Zeyd'ineski eşidir. Müslümanlar arasında "Müminlerin Annesi" (Ümmü'l-Müminin) ve "Miskinlerin (yardıma muhtaçların) Annesi" (Ümmü'l Mesâkîn) olarak anılmaktadır.
625 yılında Hz. Muhammed (s.a.v) ve evlatlığı olan Zeyd bin Hârise ile evlendi. 627 yılında Zeyd bin Hârise ile boşandı. Boşandıktan yaklaşık dört ay (iddet süresi kadar) sonra gelen vahiy üzerine Hz. Peygamber ile evlendi
Zeyneb bint Cahş, Hz.Peygamber'in halası Ümeyme bint Abdülmuttalib'inkızıdır; Hz.Peygamber'in birinci dereceden kuzenidir. Hal böyle iken halasınınkızı olan Zeyneb validemiz ile zaten beraber büyümüşlerdir. Lakin ülkemizdeki dinsiz cenahın fikir babalarından Turan Dursun olayı şu şekilde aktarmaktadır:
"Muhammed bir gün Zeyd'le görüşmek için onun evine gider. Zeyd yoktur. O
sırada Zeynep içerde çamaşır yıkamaktadır. Duygular coşar. Hz.Muhammed şu sözleri söylemekten kendini alamayarak evden çıkar: "Ya mukallibel kulum!" (Ey kalpleri evirip çeviren Allahım, gönlümü çeviriverdin!)”
Turan Dursun vb. tipler bu olayı, adeta Hz. Peygamber’in ilk kez Hz. Zeynebvalidemizi bu şekilde görüp etkilendiği gibi aktarmakdır. Oysaki Hz. Zeynebvalidemizi ilk kez orada görmesi imkansızdır zira bizzat Zeyd’i bilerek ve isteyerek Zeyneb validemiz ile kendisi evlendirmiştir. Biraz olsun siyer bilgisi olan kimsenin düşmeyeceği hataya bu insanlar bodoslama atlamaktadır ne yazık ki.
Turan Dursun, buna ek olarak Hz. Zeyneb’in başından beridir Zeyd ile evlenmek istediğini iddia etmiştir
(Bkz: T.Dursun, Din bu 2, sf.118, Kaynak Yayınları, Birinci Basım: Ekim 2006)
Oysaki Hz. Zeyneb, Zeyd bin Hârise’yi eş olarak istemiyordu aralarında birçok açıdan fark bulunuyordu gerek statü gerek soy açısından. Fakat Hz.Peygambertoplumsal ve soysal statü ve sınıf fikrini bertaraf etmek için evlatlığını; kendi kuzeni ve soylu bir aileden gelen hür bir kadınla yani Hz.Zeyneb ile evlendirerek bu toplumsal ayrımcılığın önüne geçmiştir. Hz.Zeyneb hür ve soylu bir kadın olmasının da hasebiyle pek de olumlu yanaşmamıştı bu evliliğe. Fakat Rasulullah, toplumsal sınıf ayrımını yok edebilmek için eylemlerini ve inkılaplarını ilk önce kendi çevresinden başlatarak yapmıştı ki bir rol model olabilsin. Nitekim Covid-19 pandemisi dünyamızı sardığı dönemde aşılar ilk bulunduğu andan itibaren ilk önce devlet başkanları veya kanaat önderleri *rol model olma isteğiyle* aşıyı en başta kendileri vurulmuştu ki halka ‘aşı olmanız gereklidir’ fikri daha hızlı empoze edilebilsin. Dolayısıyla bir inkılap yapılacaksa bir devrim gerçekleşecekse o devrim ilk önce devrimi savunan kanaat önderinin elinden çıkmalıdır. Buradan da hareketle bu devrimi ilk etapta Rasulullah efendimiz (s.a.v) uygulamıştır ki toplumsal manada kargaşaya yol açmadan bu problematik çözülebilsin.
Hz.Zeyneb fıtraten bir peygamber eşi olmaya çok daha münasipti zira takva ve ibadet bakımından oldukça üst bir statüde yaratılmıştı. Bir hadiste: bir mesciddebüyükçe bir ip görülür ve Rasulullah’a bu ip sorulur. “Bu ip neyin nesidir” şeklinde. “Hz.Zeyneb, dayanacak gücü kalmayınca bu ipe tutunup ibadete devam eder.” şeklinde cevap verir Allah Rasülü a.s.m . Bu hadiseden de anlaşılmaktadır ki: Hz.Zeyneb, ibadet noktasında öylesine yüksek bir mertebedeydi ki ayağa kalkamayacak hale gelinceye kadar namaz kılacak kadar takvalı birisiydi. Hatta Hz. Aişe validemiz onun hakkında dini takva bakımından Hz.Zeyneb’ten daha takvalı kimsenin olmadığını söylemiştir. Buradan anlamaktayız ki Hz. Zeyneb, Hz. Peygamber’e eş olmak için uygun fıtrattaydı.
Nitekim Ahzap Suresi 37. Ayetteki ‘’Biz, onu sana nikahaldık’’ ifadesiyle Hz. Peygamber ile Hz. Zeyneb ile nikahlarının kıyıldığını ayet haber verir
Zeyd, her ne kadar islamı dibine kadar yaşamaya çalışan bir sahabe olsa dahi Hz.Zeyneb’e uygun bir eş değildir. Hz. Zeyneb, Ahzap suresi 37.Ayetin de işaret ettiği şekilde Rasullullah’a uygun fıtratla yaratılmış bir insandır Hz. Zeyneb ilk önce Peygamberin onu kendisi için istediğini sanarak çok sevinmiş, ama sonradan Zeyd için istediğini anlayınca çok rahatsız olmuş ve kabul etmemiştir. Zeyneb’in kardeşi Abdullah’ta bu evliliğe şiddetle karşı çıkmıştır. Hz.Zeyneb bir rivayete göre Rasullullah’ı gençliğinden beridir istemiş buna binaen kendisini isteyen taliplilerinin tamamını reddetmiştir. Fakat Allah rasulü (s.a.v) Zeyd ile evliliği konusunda kendisini teşvik etmiş evlenmelerini sağlamıştır.
Konuyla ilgili rivayetleri nakleden el-Kurtubî(1273-, söz konusu rivayetlerle ilgili değerlendirmesinde şöyle demektedir: “Hz.Peygamber’in Zeyd’in karısı Zeyneb’ten hoşlandığı rivayetine gelince -bazıları aşık oldu lafzını kullanmışlardır- Bu, ancak Hz.Peygamber’in ismetini bilmeyen ve onun saygınlığını hafife alan cahil insanlardan sadır olabilir .” (Bkz: el-Kurtubî, a.g.e, XIV, 124)
Bir mantık safsatası: ‘Secundum Quid’
Bu tip rivayetleri Kurtubi, Taberi v.b alimler nakledip kitaplarına alırken kalkıp da ‘bizim söylediğimiz bu rivayetlerin hepsi doğrudur’ gibi bir mantık güderek almazlar. Onlar, konuyla alakalı sahih olsun veya olmasın bütün rivayet malzemelerini toplayarak -herhangi bir hüküm vermeden- anlatırlar. Yani müessirlerin metotları böyle işlerken rivayetlerden ahkam (hüküm) çıkartmazlar. Kaldı ki bu rivayeti Kurtubi eserine alıp bundan bırakın hüküm çıkartmayı bu rivayet için: “cahillerden sadır olabilir” (bkz: Bkz: el-Kurtubî, a.g.e, XIV, 124) nitelemesini yapmıştır. Oysaki Kurtubi bu rivayete eserinde yer vermiştir. Bu rivayetlere ne Kurtubi ne de Taberi hüküm verme niyetiyle yanaşmamıştır.Sadece müessirler metotları gereği tüm rivayet malzemelerini toparlayıp ‘işin böyle bir söylentisi de var’ şeklinde izahat yapmışlardır, onlar sonradan ‘bizim kitaplarımızı inceleyip ateistler içlerinden kendilerine malzeme devşirsin’ mantığı gütmediler elbette. Bir metinde bir cümle çok geçiyor diye o metnin onu bütünüyle onaylandığı iddiası ‘‘secundum quid’’ denilen mantık hatasıdır. Dolayısıyla ravisi olmayan, birileri tarafından uydurulduğu açık olan bu hadisten hüküm çıkartıp hele hele bunu din aleyhinde kullanmak tabiri caizseakla ziyan bir tutumdur.
Ek Argüman : Bu rivayetin saçmalığını buradan anlayın !
İnsan, çok uzun zaman geçirdiği birisine karşı hiçbir hissiyat beslemiyorken bir anda pat diye aşık olmaz, olamaz. Aşk veya hoşlantı denilen duygu aslında bir kimseyi tanımayla beraber çok kısa sürede ortaya çıkar. Rasulullah, Hz.Zeynebile 627 yılında evlenmiştir Yani 56 yaşında iken. Hz. Zeyneb ise 34 yaşındaydı, muhtemelen de beraber büyüdüler 22 küsür yaş var aralarında ve birbirlerini sık sık görüyorlardı, ne de olsa halasının kızı. 22 yıl boyunca mütemadiyen varlığına tanıklık ettiğiniz birisine, kuzeninize; gidip de 22 yıl boyunca hiçbir duygu beslemeyip gençliğinizin ve şehvet hissinizin en yüksek olduğu (15-30) yaş aralığınızda hiçbir aşk hissi hissetmeseniz hatta hatta kendisini bizzat evlendirseydiniz şayet, sizce ona karşı bir his filizlenir mi içinizde? Düşünsenize tesettürün henüz daha gelmediği 22 yıl boyunca sürekli gördüğünüz birisini tek bir görüşle bir anda arzular hale geliyorsunuz hemde tesettür geldikten sonra onu istiyorsunuz. Bunun mantıklı bir tarafı var mı sizce?
Hiçbir aklı başında insan bu iddianın mantıklı olmadığını, olamayacağını bilir.Ayrıca Rasulullah tam da iki savaşın arasında kalmışken Hz. Zeyneb ile evlenmiştir. Bu evlilik Müreysi Gazvesi ve Hendek savaşının tam ortasında olmuştu. Yani Rasulullah, Müreysi Gazvesinin o hengamesiyle uğraşırken bir de Hendek savaşının hazırlığı ile uğraşmıştır. Adeta bu savaşların arasında kalan Hz.Peygamber, şayet (haşa ve kella) şehvani hisleri için bunu yapmışsa bueylemi sizce savaşların ve yoğun hengamenin tam ortasında mı yapardı yoksa nispeten rahata erdiğinde mi yapardı. Her an için suikast gibi tehlikeli bir durumun sizi bulabileceği riskli bir ortamdasınız, hayatınız tebliğ ve irşat çalışmaları ile geçiyor 56 yaşındasınız davanız için gece gündüz savaş veriyorsunuz. Allah’a yönelmekten tevekkül etmekten başka çareniz yok, huzurlu ve rahat bir ortamda değilsiniz, böylesi bir ortamda siz kalkar da cinsellik mi düşünürsünüz? Soruyu revize edeyim: Böyle bir şey aklınıza gelir mi? Hz. Muhammed (s.a.v) de bir beşer olduğu için bu duygulardan muaf olması gibi bir durum söz konusu değildir, Şehvani kuvveti en güçlü olduğu dönemde yalnızca bir hanımı olan Rasul-i Ekrem’e *ki o zamanlar bir arapyerlisi istediği kadar kadın alabilirdi, cahiliye döneminde kadının rızası bile alınmıyordu* böylesi bir itham yakıştırmak akla ziyan bir tutumdur. Dolayısıyla bu iddianın hiçbir temeli olmadığı gibi tam aksine nübüvveti *samimiyet cihetiyle* ispatlayan bir yönü dahi vardır. Onu da bir sonraki kısımda yazacağım.
Nübüvvet (Peygamberlik) İçin Bir Samimiyet Delili: Ahzap 36-37
İçeriğimizin ilk kısmında ve az önceki kısımda bu ayetlerden hareketle ‘Rasulullah’ın gerçek peygamber olduğunu ispat edeceğimizi’ söylemiştik, buna binaen söz konusu ayetlere bakmak istiyorum:
Allah ve resulü herhangi bir konuda hüküm verdiklerinde artık mümin bir erkek veya kadın için işlerinde tercih hakları yoktur. Allah’ın ve resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır. (Ahzap:36)
(Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
‘Allah’ın açığa vuracağı şeyi sen gizliyordun’ ne demek sizce? Burada gizlenen şeyin, yukarıda anlattığım gibi: ‘aşk hissi’ olması gibi bir durum yukarıda anlattıklarımdan dolayı asla söz konusu değildir. Zira böylesi bir durum, toplumda söylentiler çıkmasına yol açacaktır ve Rasulullah’ın da çekincesi budur aslında. Allah’ın bir emri neticesinde toplumda yerleşen bir algı çökecekti ve bu emir Rasulullah’ı bir miktar korkutuyordu, insanların arkasından konuşması onu bu konuda çekimser hale getiriyordu. Hz. Zeyneb ile evlilik yapmak Rasulullah (a.s.m)’a o kadar zor gelmişti ki; Hz. Aişe ve Hz. Ömer’den ‘’Rasulullah (a.s.m), eğer Kur’andan bir şey gizleyecek olsaydı kesinlikle bu ayeti gizlerdi’’ şeklinde rivayet mevcuttur. (Buhari, ‘Tevhid’ ,22)
hazırsanız argümanı sıralıyorum. Argümanı öncüllere bölelim ve öncülleri kendi zihinsel süzgecinizde bir tartın,
Sonuç: Rasulullah’ın böylesine mücadeleler ile geçen ve samimiyetler ile dolu olan bu yaşantısına ne kadar temelsiz ve zayıf akıl yürütmeler ile yaklaşıldığını gördük ve bu konumdaki itirazlara cevap verdik, hatta bizzat hadis& rivayetlerin de kaynaklarını belirttik. Soru ve görüşlerinizi yorum bölümüne yazabilirsiniz.
No comments:
Post a Comment